Bölümümüz öğretim elemanları tarafından yazılan kitapları buradan takip edebilirsiniz...
Nejdet Atabek
Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, ISBN: 975 060 37 10
Medya, Tüketim Kültürü ve Yaşam Tarzları
Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği
Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği
Kamusal Alan ve Medya
Siyasi Partilerde Örgütsel İletişim: Bazı Siyasi Partilerin Eskişehir İl Kongre
Delegeleri Üzerine Bir Araştırma
Nejdet Atabek
Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, ISBN: 975 492 966 1
Türkiye’de
siyasi partiler çağdaş demokrasiye ve dolayısıyla çağdaş uygarlığa ulaşma
yolunda oluşturulmuş kuramların başında gelir. Bu nedenle siyasi partilerin
işlevlerini gerektiği gibi yerine getirebilmeleri ülke geleceği açısından büyük
bir öneme sahiptir. Her örgüt gibi, siyasi parti örgütlerinin de amaçları
doğrultusunda etkili bir şekilde çalışabilmeleri, onların örgütsel iletişim
sistemlerinin arzu edilen düzeyde işlemesine bağlıdır. Türkiye’de siyasi parti
örgütleri çeşitli bakımlardan akademik çalışmalara konu olmuştur. Ancak, siyasi
partileri örgütsel iletişim bakımından ele alan bir araştırma mevcut değildir.
Bazı siyasi partilerin Eskişehir il kongre delegeleri üzerinde anket tekniğiyle
yapılan bir araştırmaya dayanan bu çalışma, siyasi partilerin örgütsel
iletişime ilişkin bazı sorunlarına dikkat çekmektedir.
Siyasi Partilerde Örgütsel İletişim
Okur Temsilciliği: Türk Basınında Okur Temsilcisi Köşeleri Üzerine Bir AraştırmaSiyasi Partilerde Örgütsel İletişim
Nejdet Atabek
Eskişehir, Anadolu Üniversitesi Yayınları, ISBN: 975 060 37 10
Okurların gazete
içerikleri hakkındaki şikâyetlerini dinleyerek onlara her hafta düzenli olarak
yayınlanan Okur Temsilcisi Köşesi’nde yanıt veren okur temsilcisi, haber üretim
sürecinde yer alan gazeteciler arasında bir köprü işlevi görür. Okur
temsilcisi, gazete içeriklerinde etik standartların yükseltilmesi ve okuyucu
ile gazete kuruluşu arasında sağlıklı bir bağ kurulmasında önemli bir işleve
sahiptir. Okur temsilciliği uygulaması, bazı gazetelerin okur temsilcisi
köşeleri üzerine içerik analizi tekniği kullanılarak yapılan bir araştırmayı
gözler önüne sermiştir. Ayrıca, okur temsilciliğinin kendisinden beklenen etik
standartları koruma ve yükseltme yönündeki arayışı ne ölçüde karşılayabildiği de
sorgulanmıştır.
Okur Temsilciliği
Kamuoyu ve İletişimOkur Temsilciliği
Nejdet
Atabek-Erdal Dağtaş
Eskişehir,
Anadolu Üniversitesi Yayınları, 1998, 481 sayfa, ISBN: 975-492-785-5
Yedi
bölümden oluşan kitabın birinci bölümünde, sivil
toplum kavramının geçmişten günümüze kadar geçirdiği değişimler ve kazandığı
anlamlar üzerinde durulmuştur. İkinci
bölümde, sivil toplum açılımları bağlamında yurttaşlık hakları kavramının
boyutları ve yani anlamları incelenmektedir. Ayrıca, yurttaşlık haklarının
gelişiminde medyanın rolü ve önemi vurgulanmaktadır. Üçüncü bölümde, Osmanlı’dan günümüze Türkiye’de yazılı basın ve
yurttaşlık hakları konusu incelenmektedir. Kamuoyu başlığını taşıyan dördüncü bölümde, kamuoyu kavramının
tarihsel süreçte ortaya çıkışı ele alınmakta ve konuyla ilgili temel kavramlar
incelenmektedir. Beşinci bölümde,
kamuoyu araştırmaları ve bu araştırmaların medyada yayınlanmasının yol açtığı
tartışmalar çeşitli boyutlarıyla incelenmektedir. İletişim ve kitle iletişimi
başlığını taşıyan altıncı bölümde,
önce iletişim olgusu ve iletişimin temel kavramları tanıtılmakta, daha sonra da
kitle iletişim araştırmalarında liberal ve eleştirel yaklaşımların görüşleri,
bugüne kadar yapılan araştırmalar ve elde edilen bulgular çerçevesinde
anlatılmaktadır. Yedinci ve son bölümde de, kitle iletişim
araçlarının dolaylı ve uzun dönemli etkilerini açıklayan başlıca liberal
kuramsal yaklaşımlar arasında yer alan “Suskunluk Sarmalı” ve “Gündem
Belirleme” anlatılmaktadır.
Kamuoyu ve İletişim
Türkiye’de
Magazin Basını
(Magazin
Eklerinin Sektör ve Metin Analizi)
Erdal Dağtaş
Ankara, Ütopya
Yayınevi, 2006, 303 sayfa, ISBN: 975-6361-38-7
Bu kitapta,
Türkiye’deki magazin basını ve habercilik anlayışı, gazetelerin magazin
eklerinin sektör ve metin analizinden yola çıkılarak değerlendirilmiştir.
Özellikle, reklam unsuru ve medya sahipliğinin kâr maksimizasyonunu ön planda
tutma gayretleri, bir yandan magazin ağırlıklı popüler yayıncılık anlayışına
hız verirken; diğer yandan da, medyaya olan güvenilirliğin sorgulanmasına neden
olmuştur. Bu çalışmada yazar, profesyonel gazetecilik pratikleri ve meslek
ilkelerini etik açıdan tartışmaya açmış ve medyayı kamu yararı açısından
sorgulamıştır.
Türkiye'de Magazin Basını
Türkiye’de Sivil
İtaatsizlik Toplumsal Hareketler ve Basın
Derleyen: Erdal
Dağtaş
Ankara, Ütopya
Yayınevi, 2008, 463 sayfa, ISBN: 978-975-6361-66-5
Kitap, üç bölümden oluşmaktadır. “Sivil İtaatsizlik Kavramı Üzerine Düşünmek:
Derslikler ve Fanzinlerde Sivil İtaatsizliğin İzlerini Sürmek” isimli birinci bölümde sivil
itaatsizlik kavramının dünyadaki gelişimine ve Türkiye’deki yansımalarına
ilişkin kuramsal bir çerçeve çizilmiştir. Ayrıca, üniversitelerdeki
dersliklerin havalandırılması anlamında eleştirel
pedagojinin olanaklarının öğrencilerin gelişiminde ne tür açılımlar
sağlayabileceği sivil itaatsizliğin temel özellikleri göz önünde bulundurularak
değerlendirilmeye çalışılmıştır. Bu bölümde ele alınan diğer bir konuyu ise,
Türkiye’de merkez ve yarı-merkez kentlerde yayımlanan, yaygın medya dışında
alternatif ve muhalif bir tavır sergileyen fanzinlerin
içeriğinde sivil itaatsizliğin izlerinin sürülmesi oluşturmuştur. Çalışmanın “Türkiye’de
Sivil İtaatsizlik Eylemleri ve Basındaki Sunumları” ismini
taşıyan ikinci bölümünde de, Türkiye’nin yakın siyasal geçmişinde ses getiren
sivil itaatsizlik eylemlerinden önemli örnekler (“Radyomu İstiyorum Eylemleri”,
“Bergama Olayları”, “Cumartesi Anneleri Eylemleri”, “Vicdani Retçilik”) dönemin
siyasal, ekonomik ve kültürel özellikleri çerçevesinde ele alınmış ve bu
eylemlerin Türkiye basınındaki sunumları tartışmaya açılmıştır. “Türkiye’de
Toplumsal Hareketler ve Basındaki Sunumlarından Örnekler” ise, çalışmanın üçüncü bölümünü oluşturmaktadır.
Bu bölümde, “Bozüyük Olayları” ve “2004 NATO Karşıtı Hareketler”in Türkiye
basınında nasıl ele alınarak sunulduğuna ilişkin çözümlemelere yer verilmiştir.
Medya, Tüketim Kültürü ve Yaşam Tarzları
(Türkiye
Medyasından Örüntüler)
Derleyen: Banu
Dağtaş-Erdal Dağtaş
Ankara, Ütopya
Yayınevi, 2009, 410 sayfa, ISBN: 978-605-4666-01-0
Bu
çalışma, üç genel bölüm başlığı
altında toplam on bir ayrı makaleden
oluşmaktadır. Çalışmanın Tüketim Kültürü
ve Yaşam Tarzları Kavramları: Tarihsel Arka Planı, Eleştirel Ekonomi Politik
Çözümlemesi ve Mekânlardaki Yansımaları isimli birinci bölümü, dünyada ve Türkiye’de tüketim kültürü ve yaşama
tarzları kavramlarının ekonomik ve kültürel açıdan ele alınarak irdelendiği ve
mekânlardaki yansımalarının tartışıldığı dört makaleden oluşmaktadır. Çalışmanın,
Geleneksel Medyada Tüketim Kültürü ve
Yaşam Tarzları adını taşıyan ikinci
bölümünde; Türkiye’deki geleneksel medyaya (yazılı basın, televizyon ve sinema) ilişkin tüketim kültürü ve yaşam tarzlarının gösterenlerinin çözümlendiği
dört özgün mikro çalışmaya yer verilmiştir. Reklamlarda
ve Yeni Medyada Tüketim Kültürü ve Yaşam Tarzları isimli üçüncü bölümde ise; birbirinden ayrı üç
çalışma, tüketim kültürü ve yaşam tarzlarının dolayımını reklam ve internet
üzerinden sorgulamaktadır.
Medya Tüketim Kültürü ve Yaşam Tarzları
Küreselleşme,
Medya, Toplum
(Türkiye’de
Geleneksel-Yeni Medya ve Mekânlar Üzerine Okumalar)
Derleyen: Erdal
Dağtaş
Ankara, BirGün
Kitap Yayınları, 2012, 411 sayfa, ISBN: 978-605-4666-01-0
Bu
çalışmanın genelinde, Türkiye’de küresel egemenliğin ideolojisinin ve yarattığı
yaşam biçimlerinin izdüşümleri farklı mecralardan yola çıkılarak
çözümlenmiştir. Hem geleneksel ve yeni medyanın hem de mekânların tüketim
kültürü, yaşam biçimleri ve gündelik yaşam pratikleri bağlamında egemen
ideolojiyi nasıl ürettiği irdelenmiştir. Derlemeyi oluşturan ve metinler
üzerinden gerçekleştirilen çalışmalar, yurttaş alımlamalarının önüne geçti. Öte
yandan, derlemeyi oluşturan makaleler çerçevesinde; eleştirel bir yaklaşım
geliştirilen yaşam biçimleri ile Türkiye’de uygulanan küresel yeni sağ
politikalar arasındaki ilişki ortaya konmuştur. Kuşkusuz, egemen küresel
karşısında; yerelin reflekslerinin önemine ve dayanışmasına; ayrıca, eşitlikçi
ve dengeli bir küresel-yerel birlikteliğine vurgu yapılmıştır.
Medya Ekonomisi ve İşletmeciliği
Editör: Erdal
Dağtaş
Eskişehir,
Anadolu Üniversitesi AÖF Yayınları, 2013, 214 sayfa,
ISBN:
978-975-06-1496-5
Bu kitapta, “medya
ekonomisi ve işletmeciliği” konusu, çeşitli başlıklar çerçevesinde ele alınarak
irdelenmiştir. Kitapta, medya ile ekonomi arasındaki ilişkiyi ve medya
ekonomisine yönelik temel kavramları, medyada sahiplik sorunu ve tekelleşme
eğilimlerini, reklam endüstrisi ve medya ilişkisini, basın işletmeciliğini,
radyo, televizyon ve sinema sektörünün ekonomisi ve işletmecilik yapısını, yeni
medya ve yaratıcı endüstri konusunu ve son olarak da medya işletmelerinde
çalışanların yaşam koşullarını ayrıntılı ve anlaşılır bir biçimde
bulabilirsiniz.
Kamusal Alan ve Medya
(Münevver
Karabulut Cinayetinin Basındaki Yansımaları)
Erdal Dağtaş
Ankara, Ütopya
Yayınevi, 2014, 318 sayfa, ISBN: 978-605-5580-56-8
Bu
kitap, kamusal alan ile medya arasındaki ilişkinin tarihsel serüvenini ve bu
konuda yöneltilen eleştirileri değerlendirmektedir. Ayrıca, kitapta, Türkiye
basınının, “Münevver Karabulut Cinayeti ve Cem Garipoğlu yargılamasına”
ilişkin inşa ettiği sunumların benzerlik ve farklılıklarına vurgu yapılarak
nasıl bir kamusal alanın oluştuğu da irdelenmektedir. Kuşkusuz, bu örnek olay,
cinayetin işlendiği tarihten yargı kararına uzanan süreç içinde; Türkiye’nin kamusal
alanını belirleyen tarihsel ve toplumsal yapı ile medyanın
ekonomi politiği dikkate alınarak tartışılmıştır. Dolayısıyla, bu
çalışma, kamusal alan ve medya tartışmaları çerçevesinde; okurlara neden
ve nasıl
sorularını düşündürmeyi amaçlamaktadır. En azından, kitabın bu yönde okunması
yararlı olacaktır.
Kamusal Alan ve Medya
Popüler Kültürün Hâkimiyeti
Alternatif Medya Alternatif Gazetecilik
Popüler Kültürün Hâkimiyeti
(Bir Türkiye Hikâyesi)
Ömer Özer-Erdal Dağtaş
Konya, Literatürk Yayınevi, 2011, 427 sayfa, ISBN: 978-605-4336-40-1
Bu kitap, emek yoğun araştırmaların yanı sıra, zengin bir kuramsal temelden oluşmaktadır. Sadece popüler kültürle ilgili değil, ele alınan konuyla ilgili her türlü ortamda temel kaynak olacak bir kuramsal temel hazırlandı. Örneğin, “kültür endüstrisi” kavramı açıklandı; ancak, bundan önce, Frankfurt Okulu’nun düşünsel açılımlarına farklı boyutlarıyla yer verildi. Bunun gibi, liberal yaklaşım, iletişimin ekonomi politik yaklaşımı, kültürel yaklaşım ve post-modern yaklaşım hem açıklandı hem de bunlara göre, popüler kültürün aldığı biçim irdelendi. Bu anlamda kitap, hem akademik çevrelere hem de genel okuyucuya seslenmektedir.
Alternatif Medya Alternatif Gazetecilik
Bu kitap, alternatif medya ve alternatif
gazetecilik üzerine hazırlanmıştır. İçerisinde çeşitli makaleler bulunmaktadır.
Yurttaş gazeteciliği, barış gazeteciliği, hak haberciliği, sivil toplum
medyası, edebi gazetecilik / röportaj, yeni medya, BİANET ve halkevleri yayın
organı makalelerin konu başlıklarını oluşturmaktadır. Kitap, özellikle
gazetecilerin, iletişim fakültelerinde görev yapan akademik personel ve
öğrencilerin okuması gereken bir kitaptır. Ayrıca, bu konularla özel olarak
ilgilenen insanların da ilgisine sunulmaktadır. Genel okuyucunun da kitabı
okumasında yarar olabilir.
Haberi Eleştirmek
Editör: Ömer Özer
Kitap, haber araştırmalarından
oluşmaktadır. İletişim alanında eleştirel haber çalışmaları diye bilinen
alandaki yaklaşımları temsilen birer makale yer almaktadır. Kitap, haberle
ilgili derslerin tümünde okutulabilir. Özellikle, haber sosyolojisi, iletişim,
kitle iletişim ve medya sosyolojisi gibi derslere kaynak olsun diye hazırlandı.
Kitabı iletişim fakültesi öğrencilerinin ve medya profesyonellerin okuması
yararlı olacaktır.
Haberin Doğası
Editör: Ömer Özer
Objektif yayıncılık mümkün müdür? Bunun koşulları
nelerdir? Sanırım, 20. yüzyıl boyunca batı medya dünyasının gurur duyduğu bu
kavrama ilişkin yeni tanımlamalar getirmek bir gereksinim olmuştur. 21.
yüzyılda gazetecilik farklı bir yörüngeye mi girmiştir? Gazete ve gazeteciliğe
ilişkin tarihsel bilgi yoksunluğunda böyle düşünmek mümkündür. İletişim
alanında geliştirilen kuramlar temel alınarak gazetecilik ya da haberciliğin
açıklanması, bu yöndeki kırılmalara ışık tutulması yararlı olacaktır. Batıda
geliştirilen bazı yaklaşım ve kuramlara başvurularak Türkiye’de araştırma
yapmak, eleştirilere neden olabilir: Her şey kendi özgüllüğünde güzeldir.
Ancak, kapitalizmin her toplumdaki gelişmeleri birbirine benzettiği bir dünyada
bu yöndeki kuram ve yaklaşımları alarak Türkiye’ye ilişkin açıklamalar getirmek
yararlı da olabilir. Türkiye’de hâlâ kendi özgül koşullarına uygun bir
gazetecilik eğitiminin gerçekleştirildiğini söylemek mümkün değildir.
Gazeteciliğin özü araştırmadır. Araştırmacı gazeteciliğe ilişkin vurgu, her
zaman yapılmalıdır. Buna karşın, haberlerdeki tabloidleşmeye de olumsuz yönde
vurgu yapılmalıdır. Dolayısıyla, bu kitap çalışmasında yukarıda değinilen
konular paralelinde çalışmalar yer almaktadır. Kitap, haber ve gazetecilikle
ilgili lisans ve lisans üstü derslere kaynak olması amacıyla hazırlanmıştır.
Ancak, özellikle, medya profesyonellerinin de okuması yararlı olacaktır.
Medyada Şiddet Kültürü
Bu kitapta, günümüzde son derece önemli olan medya ve şiddet konusu irdelenmektedir. Sorun, sadece akademisyenleri değil, aynı zamanda tüm insanları da ilgilendirmektedir. Bu nedenle, çalışmayla, okuyucunun soruna dikkati çekilmek istenmiştir. Medyada sunulan şiddet, daha çok televizyon örneğinde fiziksel şiddet açısından ortaya konmuştur; ancak, ne televizyonla ne de fiziksel şiddetle sınırlıdır. Tiyatro eserlerinde kullanılmıştır; romanın dili şiddeti üretebilmektedir; gazete neredeyse şiddet haberleriyle doğmuştur; çizgi roman şiddet unsuruyla hayat bulmaktadır; radyo oyunlarında ve haberlerinde şiddet sunulabilmektedir; sinema eşi benzeri görülmeyen şiddet örnekleriyle doludur; elbette televizyon… Şiddet, televizyonu ayakta tutan çimentodur. İnternet ise, şiddet sunumu açısından başlı başına bir sorun! Elinizdeki kitapta, söz konusu kitle iletişim araçlarını temsilen birer çalışma bulunmaktadır. Medyada sunulan şiddetin ekonomisini anlamadan, bu sorun anlaşılamaz. Bu nedenle, kitapta, medyada sunulan şiddetin ekonomisini inceleyen bir çalışmayı da bulacaksınız. Ayrıca, şiddeti üreten muhabirlerin görüşleri, medyada sunulan şiddeti inceleyen psikolojik kuramlar, medyada sunulan şiddetin çocuk ve gençler üzerindeki etkileri, kadına yönelik şiddet ve medya, kan davası ve medyada temsili, medyada sunulan şiddetin hukuki boyutu ve tıp ve şiddet ile medyanın ideolojik şiddeti kitapta yer verilen diğer çalışma konularını oluşturmaktadır. Medyada sunulan şiddete, Türkiye’de akademik çevrelerde “yeterince” ilgi gösterilmemektedir. Oysa, son derece önemli bir sorundur. Yurtiçi ve dışında, ilgili literatürde benzeri olmayan bu kitap, sadece iletişim alanındaki değil, tüm akademik çevrelerin, siyasetçilerin ve genel okuyucunun, okuması gereken bir çalışmadır.
Medyada Şiddet Kültürü
Editör: Ömer Özer
Bu kitapta, günümüzde son derece önemli olan medya ve şiddet konusu irdelenmektedir. Sorun, sadece akademisyenleri değil, aynı zamanda tüm insanları da ilgilendirmektedir. Bu nedenle, çalışmayla, okuyucunun soruna dikkati çekilmek istenmiştir. Medyada sunulan şiddet, daha çok televizyon örneğinde fiziksel şiddet açısından ortaya konmuştur; ancak, ne televizyonla ne de fiziksel şiddetle sınırlıdır. Tiyatro eserlerinde kullanılmıştır; romanın dili şiddeti üretebilmektedir; gazete neredeyse şiddet haberleriyle doğmuştur; çizgi roman şiddet unsuruyla hayat bulmaktadır; radyo oyunlarında ve haberlerinde şiddet sunulabilmektedir; sinema eşi benzeri görülmeyen şiddet örnekleriyle doludur; elbette televizyon… Şiddet, televizyonu ayakta tutan çimentodur. İnternet ise, şiddet sunumu açısından başlı başına bir sorun! Elinizdeki kitapta, söz konusu kitle iletişim araçlarını temsilen birer çalışma bulunmaktadır. Medyada sunulan şiddetin ekonomisini anlamadan, bu sorun anlaşılamaz. Bu nedenle, kitapta, medyada sunulan şiddetin ekonomisini inceleyen bir çalışmayı da bulacaksınız. Ayrıca, şiddeti üreten muhabirlerin görüşleri, medyada sunulan şiddeti inceleyen psikolojik kuramlar, medyada sunulan şiddetin çocuk ve gençler üzerindeki etkileri, kadına yönelik şiddet ve medya, kan davası ve medyada temsili, medyada sunulan şiddetin hukuki boyutu ve tıp ve şiddet ile medyanın ideolojik şiddeti kitapta yer verilen diğer çalışma konularını oluşturmaktadır. Medyada sunulan şiddete, Türkiye’de akademik çevrelerde “yeterince” ilgi gösterilmemektedir. Oysa, son derece önemli bir sorundur. Yurtiçi ve dışında, ilgili literatürde benzeri olmayan bu kitap, sadece iletişim alanındaki değil, tüm akademik çevrelerin, siyasetçilerin ve genel okuyucunun, okuması gereken bir çalışmadır.
Haber Roman
Ömer Özer
Kitap, edebi gazetecilik ve
röportaj hakkındadır. Kuzey Amerika’da edebi gazetecilik olarak bilinen
gazetecilik türü, Türkiye’de yazar Yaşar Kemal tarafından röportaj ismiyle
geliştirilmiştir. Röportaj ise, söyleşiden farklıdır ve bir edebi yazı türüdür.
Bu kitapta, edebi gazetecilik örneği olarak ünlü roman yazarı George Orwell’in
bir çalışması; röportaj örneği olarak da ünlü roman yazarı Yaşar Kemal’in
yapıtları incelenmiştir. Ayrıca, Fakir Baykurt’un Eşekli Kütüphaneci romanı da
ele alınmıştır. Çalışmada, edebi gazetecilik ve röportaj ayrı ayrı olarak
tanımlanmıştır. Bu iki yazı türünün bir ve aynı olduğu kitap okunduğunda
anlaşılacaktır. Türünün ilk örneği olan kitap, gazeteciler, iletişim
fakülteleri akademisyenleri ve öğrencilerine yönelik hazırlanmıştır. Ancak,
genel okuyucunun da rahatlıkla okuyacağı bir içeriğe sahiptir.
Bu çalışmanın konusunu eleştirel haber araştırmaları oluşturmaktadır. Çalışmada, eleştirel haber çalışmaları bağlamında bazı yaklaşımlar tanıtılmış ve bunlara ilişkin örnek çözümlemeler gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla çalışmada temel amaç, eleştirel haber araştırmaları çerçevesinde gerçekleştirilen bazı yaklaşımları tanıtmak olarak belirlenmiştir. Eleştirel haber araştırmalarının konumunu anlamak için öncelikle Stuart Allan’ın Haber Kültürü (News Culture) isimli çalışmasında yaptığı bir ayrıma değinmek yararlı olacaktır. Allan’ın, kavramsal ve içerik olarak geliştirdiği “haber kültürü” çerçevesinde, medya toplum ikililiği açısından üç araştırma alanını ön plana çıkarmaktadır. Birincisi, politika oluşturulmasının bir nesnesi olarak haber’dir: Devlet/Hükümetin etkili olduğu alana öncelik veren yaklaşımlar için haber, temsili demokrasinin bir öznesi olarak ele alınır. Tarafsızlık, hakkaniyetlilik, gizlilik gibi konuları da içeren haber medyasının kamu tarafından düzenlenmesiyle ilgili sorular sorulur. İkincisi, metalaşmanın bir nesnesi olarak haber’dir: Bir ekonomik yaklaşımın can alıcı noktasından bakıldığında haberlerin statüsü, alınan ve satılan bir mal gibi değerlendirilir. Alıcılar ise öncelikle fiili ya da potansiyel tüketiciler olarak düşünülür. İzleyici ve dinleyicilerin haberlere ilgisi reklâm verenler tarafından satın alınır. Haber medyası sahipliğinin değişen dinamikleri, özellikle kâr birikimi ve yerel, ulusal ve global düzeyde kâr maksimizasyonuyla ilişkilendirilerek dikkatle incelenir. Üçüncüsü, kamuoyunun bir nesnesi olarak haber’dir: Bir başka yaklaşımda da haber kamusal alan içinde rasyonel eleştirel tartışmanın bir nesnesi olarak değerlendirilir. Habermas’ın çalışmaları bu yöndedir. Burada ilgi daha çok haber medyasının bir söylem alanı oluşturmadaki belirleyici rolü üzerine yoğunlaşır. Allan’ın yaptığı ayrıma eleştirel haber çalışmalarını da eklemek doğru olacaktır. Eleştirel haber araştırmaları, kültürel çalışmalar, eleştirel dilbilim ve eleştirel söylem çözümlemesi alanlarında yapılmaktadır. Kültürel çalışmalar, haber diline yönelik duyarlı eleştirel bir kavrayışı benimsemiş; dilbilim kökenli araştırmacılar da eleştirel söylem analizi ve eleştirel dilbilim olarak adlandırdıkları yaklaşımlarıyla metin içinde egemen söylemlerin hangi biçimde kurulduklarını açığa çıkarmaya yönelik çalışmalar üretmişlerdir. Eleştirel haber araştırmalarıyla, haber örneğinde eleştirel söylem çözümlemesi yapılan araştırmalar arasında yoğun yakınlaşmaya karşın “ince bir çizgi” olduğunu önermek mümkündür. Eleştirel haber analizleri 1970 sonrasında hız kazanmıştır. Bunların hepsini kültürel çalışmalar çerçevesinde değerlendirmek doğru olmayabilir. Ancak bu çalışmaların ortak özelliği olarak, “dil” sorununa daha duyarlı bir yaklaşım arayışını yansıtışları olduğunu belirtmek mümkündür.
Bu çalışmada liberal basın anlayışı çerçevesinde, yaklaşımın özünü oluşturan objektif habercilik ideali, haber değerliliği ölçütleri ve gazetecilik etiği konuları ele alınmıştır. Liberal-çoğulcu yaklaşımda medya Yasama, Yürütme ve Yargı’dan sonra 4. Güç olarak kabul edilmektedir. Medya 4. Güç işlevini, kamuoyunun sesini gündeme taşıma ve siyasal iktidarı denetleme işlevleriyle yerine getirmektedir. Bu çerçevede haber değerliliği ölçütlerine uygun olarak belirlenen olayların objektif olarak sunulması ve etik kurallara uyulması gerekmektedir. Böylelikle liberal basın anlayışı çerçevesinde haber açısından üç boyut öne çıkmaktadır: Objektif habercilik ideali, haber değerliliği ölçütleri ve etik ilkeler.
Medya Şiddet Toplum
Medya şiddeti konusundaki tartışmalar uzun süreden beri yapılmaktadır. Medya şiddetine sürekli önem atfedilmiş, çeşitli araştırmalara konu edilmiştir. Televizyon başta olmak üzere medya şiddetine ilgi giderek artmış, 1960’larda hız kazanmış, 1970’lerde yoğunlaşmıştır. Bu yıllardan beri de hızından kayba uğramamıştır. Medyanın insanlar üzerinde etkilerine ilişkin çok sayıda yaklaşım ve kuramsal bakış açılarından yapılan araştırmalarda çoğunlukla medyanın şiddet açısından insanları olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmanın konusunu da medyada sunulan fiziksel şiddet oluşturmaktadır. Çalışmada genel olarak medya şiddetini açıklamakta yararlanılan ve yararlanılabilecek kuram ve yaklaşımlardan söz edilmiş, medya şiddetini açıklayan iletişim kuramları paralelinde saha araştırmalarına yer verilmiştir. Ayrıca, muhabirlerin görüşlerinden oluşan bir araştırma ile gazete haberleri ile televizyon haber ve dizileri üzerinde yapılan çözümlemelere ve toplumda yaşanan gerçek şiddete ilişkin istatistiklere yer verilmiştir.
Bu çalışmada, televizyonun kültürel (yetiştirme) rolü incelenmiştir. Televizyonun yetiştirme etkisi, George Gerbner tarafından geliştirilen Kültürel Göstergeler Projesinin Yetiştirme Kuramı ve Çözümlemesi çerçevesinde ele alınmıştır. Ancak, Türkiye’de değişen medya ortamının, televizyon içeriğine olan olası etkileri dikkate alınarak önce, Kültürel Göstergeler Projesinin Kurumsal Süreç Çözümlemesi bağlamında, medyanın durum tanımlamasına girişilmiştir. Ayrıca medya organlarında gerçekleştirilen çapraz promosyon örneklerine yönelik çözümleme yapılmıştır. Yine, televizyon programlarına yönelik de bir çözümleme yapılmıştır. Bunların yanında, medyanın durum tanımlaması için, Ankara’da görev yapan muhabirler üzerinde bir saha araştırması gerçekleştirilmiştir. Daha Sonra, Mesaj Sistem Çözümlemesi, televizyon haberleri üzerinden yapılmış ve buradan elde edilen verilerden hareketle, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencileri üzerinde yetiştirme araştırması gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Gerbner ve arkadaşlarının dikkat çektikleri “tekelleşme” durumunun, Türk medyasında yoğun olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Medyanın kurumsal çözümlemesi, bu alanda kara dönük uygulamaların yoğun olduğunu ve bu uygulamaların televizyon içeriğine etkisini ortaya koymuştur. Televizyon dünyası, gerçek dünyadan farklılık göstermektedir. Bu farklılık, özellikle şiddet sunumunda daha belirgindir. Yetiştirme araştırması sonuçları, özellikle şiddet açısından televizyonun büyük ölçüde yetiştirme ve yaygın görüş haline getirme etkisini sunmuştur. Çalışma, Türkiye’de ticarileşen medyanın belli bir sunum yaptığını ve buna paralel bir yetiştirmenin söz konusu olduğunu ve böylece televizyonun yetiştirme etkisinin sadece, Amerika Birleşik Devletleri’yle sınırlı olmadığını ortaya koymuştur.
Televizyon Dünyasının Habercileri Bile
Haber Söylem İdeoloji
Ömer Özer
Bu çalışmanın konusunu eleştirel haber araştırmaları oluşturmaktadır. Çalışmada, eleştirel haber çalışmaları bağlamında bazı yaklaşımlar tanıtılmış ve bunlara ilişkin örnek çözümlemeler gerçekleştirilmiştir. Dolayısıyla çalışmada temel amaç, eleştirel haber araştırmaları çerçevesinde gerçekleştirilen bazı yaklaşımları tanıtmak olarak belirlenmiştir. Eleştirel haber araştırmalarının konumunu anlamak için öncelikle Stuart Allan’ın Haber Kültürü (News Culture) isimli çalışmasında yaptığı bir ayrıma değinmek yararlı olacaktır. Allan’ın, kavramsal ve içerik olarak geliştirdiği “haber kültürü” çerçevesinde, medya toplum ikililiği açısından üç araştırma alanını ön plana çıkarmaktadır. Birincisi, politika oluşturulmasının bir nesnesi olarak haber’dir: Devlet/Hükümetin etkili olduğu alana öncelik veren yaklaşımlar için haber, temsili demokrasinin bir öznesi olarak ele alınır. Tarafsızlık, hakkaniyetlilik, gizlilik gibi konuları da içeren haber medyasının kamu tarafından düzenlenmesiyle ilgili sorular sorulur. İkincisi, metalaşmanın bir nesnesi olarak haber’dir: Bir ekonomik yaklaşımın can alıcı noktasından bakıldığında haberlerin statüsü, alınan ve satılan bir mal gibi değerlendirilir. Alıcılar ise öncelikle fiili ya da potansiyel tüketiciler olarak düşünülür. İzleyici ve dinleyicilerin haberlere ilgisi reklâm verenler tarafından satın alınır. Haber medyası sahipliğinin değişen dinamikleri, özellikle kâr birikimi ve yerel, ulusal ve global düzeyde kâr maksimizasyonuyla ilişkilendirilerek dikkatle incelenir. Üçüncüsü, kamuoyunun bir nesnesi olarak haber’dir: Bir başka yaklaşımda da haber kamusal alan içinde rasyonel eleştirel tartışmanın bir nesnesi olarak değerlendirilir. Habermas’ın çalışmaları bu yöndedir. Burada ilgi daha çok haber medyasının bir söylem alanı oluşturmadaki belirleyici rolü üzerine yoğunlaşır. Allan’ın yaptığı ayrıma eleştirel haber çalışmalarını da eklemek doğru olacaktır. Eleştirel haber araştırmaları, kültürel çalışmalar, eleştirel dilbilim ve eleştirel söylem çözümlemesi alanlarında yapılmaktadır. Kültürel çalışmalar, haber diline yönelik duyarlı eleştirel bir kavrayışı benimsemiş; dilbilim kökenli araştırmacılar da eleştirel söylem analizi ve eleştirel dilbilim olarak adlandırdıkları yaklaşımlarıyla metin içinde egemen söylemlerin hangi biçimde kurulduklarını açığa çıkarmaya yönelik çalışmalar üretmişlerdir. Eleştirel haber araştırmalarıyla, haber örneğinde eleştirel söylem çözümlemesi yapılan araştırmalar arasında yoğun yakınlaşmaya karşın “ince bir çizgi” olduğunu önermek mümkündür. Eleştirel haber analizleri 1970 sonrasında hız kazanmıştır. Bunların hepsini kültürel çalışmalar çerçevesinde değerlendirmek doğru olmayabilir. Ancak bu çalışmaların ortak özelliği olarak, “dil” sorununa daha duyarlı bir yaklaşım arayışını yansıtışları olduğunu belirtmek mümkündür.
Liberal Basın
Ömer Özer
Bu çalışmada liberal basın anlayışı çerçevesinde, yaklaşımın özünü oluşturan objektif habercilik ideali, haber değerliliği ölçütleri ve gazetecilik etiği konuları ele alınmıştır. Liberal-çoğulcu yaklaşımda medya Yasama, Yürütme ve Yargı’dan sonra 4. Güç olarak kabul edilmektedir. Medya 4. Güç işlevini, kamuoyunun sesini gündeme taşıma ve siyasal iktidarı denetleme işlevleriyle yerine getirmektedir. Bu çerçevede haber değerliliği ölçütlerine uygun olarak belirlenen olayların objektif olarak sunulması ve etik kurallara uyulması gerekmektedir. Böylelikle liberal basın anlayışı çerçevesinde haber açısından üç boyut öne çıkmaktadır: Objektif habercilik ideali, haber değerliliği ölçütleri ve etik ilkeler.
Medya Şiddet Toplum
Ömer Özer
Medya şiddeti konusundaki tartışmalar uzun süreden beri yapılmaktadır. Medya şiddetine sürekli önem atfedilmiş, çeşitli araştırmalara konu edilmiştir. Televizyon başta olmak üzere medya şiddetine ilgi giderek artmış, 1960’larda hız kazanmış, 1970’lerde yoğunlaşmıştır. Bu yıllardan beri de hızından kayba uğramamıştır. Medyanın insanlar üzerinde etkilerine ilişkin çok sayıda yaklaşım ve kuramsal bakış açılarından yapılan araştırmalarda çoğunlukla medyanın şiddet açısından insanları olumsuz etkilediği sonucuna ulaşılmıştır. Bu çalışmanın konusunu da medyada sunulan fiziksel şiddet oluşturmaktadır. Çalışmada genel olarak medya şiddetini açıklamakta yararlanılan ve yararlanılabilecek kuram ve yaklaşımlardan söz edilmiş, medya şiddetini açıklayan iletişim kuramları paralelinde saha araştırmalarına yer verilmiştir. Ayrıca, muhabirlerin görüşlerinden oluşan bir araştırma ile gazete haberleri ile televizyon haber ve dizileri üzerinde yapılan çözümlemelere ve toplumda yaşanan gerçek şiddete ilişkin istatistiklere yer verilmiştir.
Yetiştirme Kuramı
Ömer Özer
Bu çalışmada, televizyonun kültürel (yetiştirme) rolü incelenmiştir. Televizyonun yetiştirme etkisi, George Gerbner tarafından geliştirilen Kültürel Göstergeler Projesinin Yetiştirme Kuramı ve Çözümlemesi çerçevesinde ele alınmıştır. Ancak, Türkiye’de değişen medya ortamının, televizyon içeriğine olan olası etkileri dikkate alınarak önce, Kültürel Göstergeler Projesinin Kurumsal Süreç Çözümlemesi bağlamında, medyanın durum tanımlamasına girişilmiştir. Ayrıca medya organlarında gerçekleştirilen çapraz promosyon örneklerine yönelik çözümleme yapılmıştır. Yine, televizyon programlarına yönelik de bir çözümleme yapılmıştır. Bunların yanında, medyanın durum tanımlaması için, Ankara’da görev yapan muhabirler üzerinde bir saha araştırması gerçekleştirilmiştir. Daha Sonra, Mesaj Sistem Çözümlemesi, televizyon haberleri üzerinden yapılmış ve buradan elde edilen verilerden hareketle, Ankara Üniversitesi Fen Fakültesi öğrencileri üzerinde yetiştirme araştırması gerçekleştirilmiştir. Elde edilen sonuçlara göre, Gerbner ve arkadaşlarının dikkat çektikleri “tekelleşme” durumunun, Türk medyasında yoğun olarak görüldüğü anlaşılmaktadır. Medyanın kurumsal çözümlemesi, bu alanda kara dönük uygulamaların yoğun olduğunu ve bu uygulamaların televizyon içeriğine etkisini ortaya koymuştur. Televizyon dünyası, gerçek dünyadan farklılık göstermektedir. Bu farklılık, özellikle şiddet sunumunda daha belirgindir. Yetiştirme araştırması sonuçları, özellikle şiddet açısından televizyonun büyük ölçüde yetiştirme ve yaygın görüş haline getirme etkisini sunmuştur. Çalışma, Türkiye’de ticarileşen medyanın belli bir sunum yaptığını ve buna paralel bir yetiştirmenin söz konusu olduğunu ve böylece televizyonun yetiştirme etkisinin sadece, Amerika Birleşik Devletleri’yle sınırlı olmadığını ortaya koymuştur.
Televizyon Dünyasının Habercileri Bile
(Yaman Bir Paradoks)
İzlem Vural
Derin Yayınları, İstanbul, 2010. ISBN: 978-9944-250-91-7
Medyayı, televizyonu, haberi tartışmak, çalışmaya konu olan alanın temel paradigmalarını, sorunlarını, işleyişini anlamak ve daha sonra bu temelin üzerine, bu kez de sektörün profesyonellerinin görüşlerini eklemek, bu çalışmanın hem yol haritasını hem de temel hareket noktasını oluşturdu. İzlenen yol haritası, zorlu olsa da başarıyla tamamlandı ve sonuç olarak ortaya bilinenlerin ya da tahmin edilenlerin çok daha ötesinde farklı bir görüntü çıktı. Televizyona, televizyon haberine ve haberciliğine dair hemen her şey bilimsel olan ya da olmayan birçok farklı platformlarda tartışılırken, bu haberleri toplayıp yazan, görüntüleyip kurgulayan, yapıp yönetenlerin gerçek düşünceleri neydi bilinmiyor. Hemen herkesin eleştirdiği, görüş ileri sürdüğü ve tartıştığı medyanın haber mecrasına dair, bir tek bu grubun sesi duyulmuyordu… Onlar, televizyon haberlerinin gerçek üreticileri olan televizyon habercileri. Onların görüşünü pek soran olmadı. Araştırma bu anlamda; bugüne kadar izleyici odaklı yapılan çalışmalardan, yayınlara yönelik içerik ve söylem analizlerinden, kurumsal işleyişin ve etik ilkelerin tartışıldığı eleştirel yaklaşımlardan farklılaşarak, madalyonun öteki yüzünü çevirmeyi ve bu kez de mevcut durumu ve işleyişi medya profesyonellerinin gözüyle değerlendirmeyi amaçlamıştır. Bir televizyon söylemi ile mikrofon bu kez alışılagelmişin dışında medyanın, televizyonun haber profesyonellerine uzatılmıştır.